Esma-i Hüsna Dersleri - El-Mütekebbir

1. Allah Teala temizlenen kullarını sever. 

Allah Teala bir kulunu sevdikten sonra o kulun artık ahlak ve maneviyat adına ulaşmayacağı makam kalmaz. 

Kuba mescidine devam eden sahabe-i kiram helada taharette taş ile kaba pisliği temizledikten sonra su kullanmaya başlamışlardı. 

Ayet-i Kerime indi “Orada öyle adamlar vardır. Onlar iyice temizlenmeye severler. Allah da iyice temizlenmeye çalışanları sever.”

İmam-ı Tîbî der ki: 

كما إذا أحيي آداب الخلاء مثلاً على ما ورد في السنة، فهو خير من بناء رباط أو مدرسة، والسر فيه هو أن من راعي هذا الأدب فإنه يوفقه ويلطف به، حتى يترقى منه إلى ما هو أعلى منه، فلا يزال في الترقي والصعود إلى أن يبلغ مقام القرب، ومخدع الوصل

“Bidat-ı hasene ortaya koymaktan sünnet-i seniyyede var olan bir sünnet-i ihya etmek daha faziletli ve önceliklidir. Medrese binaları ve ribat mekanları yapmaktan hela adaplarını sünnet-i seniyyede olduğu şekli üzere ihya etmek daha hayırlıdır. Bunda ki sırrı şöyle izah edebiliriz: “Kişi bu konudaki edebe riayet ettiğinde Allah Teala onu tevfikte bulunur, lütfunu artırır. Taki kul en yüce makamlara ulaşana kadar terakki etmeye devam eder. En yakın makam olan kurbiyet makamına ve vuslatın hazinesine erene kadar yükselmekten ve yücelmekten ayrılmaz.” (Tıbi, Şerhu’l-Mişkat) 

Bu cümleler aslında hepimize nasihat; 

“Sünnet-i seniyyeyi ve Resul-ü Ekrem’in yolunu ihya edecek işler yapmaya vakit harcayın. İçinde ilim ve medeniyet adına adam akıllı müfredatı olmayan boş bina yarışına kafa yormayın.” 
Kişi taharetine dikkat ettikçe namazındaki huşusu ve ihlası da o nispette artar.

İhlası ve huşusu arttıkça namaz makbul olur.

Namaz makbul oldukça kişi günahları terk edip güzel hasletler ile donanma nimetine erer.

Mümin namaza hangi hassasiyetle eğiliyor ise taharetede aynı hassasiyet ile eğilmeli. Tahareti seven insan Allah Teala tarafından sevilendir. 

2. El-Mütekebbir: Allah Teala’nın zatı ve sıfatları ile büyük olup, bu büyüklüğünü yarattığı her şeyde ortaya koymasıdır. 

Allah Teala’nın yüceliğini anlamak için yaratılmışları tefekkür etmek gerekir. 

Yaratılmışların her birini tahsil etmeden ve onları anlatan ilimlere dalıp bilgi sahibi olmadan gerçek bir tefekkür ortaya çıkmaz. 

Bu nedenle tıp ilmi, bioloji, kimya, astronomi bizleri kendimize yani alemin çekirdeği olan bizdeki öze çeviren ve varlığımızın dal budak salmış halini gösteren ilimlerdir. 

Zira tüm alemler işte bu tohumun dal budak salmış halidir. 

O zaman köke dalarsak göklere de yükselmiş olacağız. 

Kök insanın özündeki insaniyet terkibidir. 

Tüm alemler bir insanın sahip olduğu çekirdeğin vücut bulmuş halidir. 

Bu nedenle bir insan bir alemdir. 

Bir insan ne ise alemler de işte o dur. 

Rüzgârı ile, azaları ile, ruhu ile, saçları ve suları ile tüm alemlerin kaynağının özünün fiziki karşılığını insanda bulmak mümkündür. 

Yedi kat semanın, arşın, kürsünün, cennet ve cehennemin varlığını biliriz ve iman ederiz. 

Ancak onları tefekkür etmeye başlamak yerine kendi nefsimizden tefekküre başlamak daha önceliklidir. 

Kendimizi tefekkür ettikçe, kendimizi anladıkça arınmamız ve vuslata etmemiz mümkün olacak. 

Çünkü insan alemlerin tohumunu anladıkça alemleri zaten anlamış olacak. 

Nefsini bilen rabbini bileceği hakikatinden hareketle Mevla Teala’yı tanımak; kendimize dönmek ve içimize doğru yolculuk yapmak ile mümkün olacaktır. 

Kendini aşan her insan, sonunda tanrılık ve ilahlık iddiasına doğru yürür. 

İnsan kendi kadrini bildikçe ve anladıkça yücelir. 

Kendini aşan; yani insan oluşundaki sırrı dışta arayan, dışı sorgulayan, dışa önem veren ve kendi cevherine konulan hasletlere dalıp inci toparlamayan her insan sonunda “Ben sizin en yüce Rabbinizim” diyen fravuna ahlakına döner.

Firavun, Karun ve Belam örnekleri varlık imtihanı olan tüm sahiplenme çeşitlerinin misalleridir.

a. Mülkü kendinden bilen Firavun, sonunda Rab’lik iddia etti. 

Her nimeti kendinden bilmek ve kendini unutmak onu felaketin en dibine indirdi. 

b. Karun ise o sayılamayacak malı ancak kendi bilgisi ile elde ettiğini iddia edip Allah Teala’nın imtihan için o varlığı verdiğini unuttu. 

c. Belam da ilim sebebiyle varlık iddia etti. 

Kendini kurtulmuş gördü; İnsafı kaybetti. 

Kendini kurtulmuş gördü; İlim ile imtihan edildiğini unuttu.

Bu nedenle “kadrini aşan örtüyü yırtmıştır” denilir.

Kendini aşan her insan firavunlaşır.

Bu nedenle ilim dışa doğru değil içe doğru bir yürüyüşü ihtiva etmeli.

İnsanı insan yapan temel hasletleri idrak ettiğimiz müddetçe Mevla Teala’nın yüceliğini, büyüklüğünü o nispette daha iyi anlarız. 

Kendimizi ne kadar tanıyorsak ve ne kadar anlıyorsak Rabbimizi de işte o nisbette o kadar tanıyoruzdur. 

Bu nedenle ey nefis!

kendini tanımalısın,
bu tanımayı ve 
kendini muhasebe etmeyi 
hiç bırakmamalısın.


Selametle kalınız.

x

Yazarlar

Bu site Mentis Kibo tarafından tasarlanmıştır.